Siyaset, ilkelerle yapılmadığında güvensizlik yaratmaktan başka bir şeye hizmet etmez. Serap Yazıcı Özbudun’un Gelecek Partisi’nden istifa ederek AK Parti’ye katılması, tam olarak bu duruma örnek teşkil ediyor. Hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ve “tek adam rejimine itirazı” savunduğunu iddia eden bir siyasetçinin, düne kadar eleştirdiği bir yapının içine girmesi, ciddi bir çelişkidir.
Seçmen İradesi Görmezden Gelindi
Antalya seçmeni, Serap Yazıcı Özbudun’a değil, Gelecek Partisi’ne ve onun ilke ve politikalarına oy verdi. Ancak kendisi bu gerçeği göz ardı ederek, siyaset sahnesinde kendi geleceğini garanti altına almak için başka bir yola saptı. Seçmen iradesinin böylesine yok sayılması, demokratik temsiliyet açısından son derece problematiktir.
Hatırlayalım, Gelecek Partisi, 2023 seçimlerinde Millet İttifakı çatısı altında AK Parti’ye karşı mücadele etti. O dönemde AK Parti’yi otoriterlikle, hukuku hiçe saymakla ve tek adam rejimi kurmakla eleştiren birisi, bugün bu eleştirdiği yapının bir parçası olmaktan neden rahatsızlık duymuyor?
CHP’ye Gitmek İstedi, Sonra AK Parti’ye Geçti
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in açıkladığı gerçeğe bakalım: Serap Yazıcı Özbudun, AK Parti’ye geçmeden önce CHP’ye katılmak istemiş. “Tek adam rejimine itiraz benim partimde yeterli değil. Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçmek istiyorum” demiş.
Burada kritik soru şu: Madem tek adam rejimine itiraz yeterli değildi, neden aynı rejimin en büyük savunucularından biri olan AK Parti’yi tercih etti? Bu soruya samimi bir yanıt verilebilir mi?
İlke mi? Konfor mu?
Serap Yazıcı Özbudun’un AK Parti’ye geçerken yaptığı açıklamalar da ayrı bir ironi içeriyor. “Hukukun üstünlüğü ve demokrasi için mücadele etmek” istediğini söylüyor, fakat bunu tam da bu ilkelerin zedelendiği bir yapı içinde gerçekleştireceğini iddia ediyor.
Gerçekten de hukukun üstünlüğünü savunan biri, yargıyı siyasallaştıran, ifade özgürlüğünü kısıtlayan, demokratik kurumları zayıflatan bir partinin içinde nasıl bir hukuk mücadelesi verebilir? Bu noktada, siyasi tercihlerin ilkesel mi, yoksa kişisel mi olduğu sorusu akla geliyor.
Siyasetin Ahlaki Temizliği Ne Zaman Olacak?
Siyaset, çıkar ilişkileri ve ilkesizliklerle yürümez. Temsil ettiği seçmenin iradesine saygı göstermeyen, dün savunduğu değerleri bugün terk eden, politik duruşunu kişisel kariyer planlamasına göre belirleyenler, demokrasinin en büyük sorunlarından biri haline gelmektedir.
Serap Yazıcı Özbudun’un bu adımı, Türk siyasetinde hatırlanacak bir U-dönüşü örneği olarak kalacaktır.
Gördüğüm lüzum üzerine kaleme aldım.
Berk Albayrak
+ Hiç yorum yok
Sen ekle