Ekonomik büyüme ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, bir ülkenin en önemli sermayesi olan insan kaynağını tam anlamıyla değerlendirmesi gerekir. Ancak mevcut veriler, Türkiye’de kadınların iş gücü piyasasına katılım oranının halen arzu edilen seviyede olmadığını gösteriyor. Özellikle finansal bağımsızlık ve ekonomik eşitlik konularında kadınların karşılaştığı zorluklar, yalnızca sosyal bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik büyümeyi doğrudan etkileyen kritik bir faktör olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de nüfusun yüzde 49,98’ini kadınlar, yüzde 50,02’sini erkekler oluştururken, kadınlar erkeklere kıyasla ortalama 5,3 yıl daha uzun yaşıyor. Ancak eğitim süresi açısından bakıldığında, kadınların erkeklere kıyasla daha kısa süre eğitim aldığı görülüyor. Türkiye genelinde ortalama eğitim süresi kadınlar için 8,6 yıl iken, erkeklerde bu süre 10,1 yıla yükseliyor. 2023 yılı Ulusal Eğitim İstatistikleri verilerine göre, yüksekokul, fakülte, yüksek lisans ve doktora mezunu olan 25 yaş ve üzeri nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 24,4 olarak hesaplandı. Cinsiyet bazında incelendiğinde, bu oran kadınlarda yüzde 22,7, erkeklerde ise yüzde 26,2 olarak gerçekleşti.
Hane halkı İşgücü Araştırması sonuçları da iş gücüne katılım oranındaki cinsiyet farkını gözler önüne seriyor. 2023 yılında, 15 yaş ve üzeri nüfusun iş gücüne katılma oranı yüzde 53,3 iken, bu oran kadınlarda yüzde 35,8, erkeklerde ise yüzde 71,2 olarak ölçüldü. Kadınların eğitim seviyesi arttıkça iş gücüne katılım oranlarının da belirgin şekilde yükseldiği görülüyor. Okuryazar olmayan kadınların iş gücüne katılma oranı yüzde 13,8 iken, lise altı eğitim almış kadınlarda bu oran yüzde 26,8’e çıkıyor. Lise mezunu kadınların iş gücüne katılımı yüzde 37,4, mesleki veya teknik lise mezunu kadınlarda yüzde 43, yükseköğretim mezunu kadınlarda ise yüzde 68,9’a ulaşıyor. Ancak eğitim düzeyi artsa da cinsiyetler arası ücret farkı hala önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yıllık ortalama brüt ücret-maaş verilerine göre, cinsiyetler arası ücret farkı en yüksek yüzde 17,4 ile yükseköğretim mezunlarında, en düşük ise yüzde 13,2 ile ilkokul ve altı mezunlarda gerçekleşti. Yıllık ortalama brüt kazanç açısından bakıldığında ise en yüksek fark yüzde 20 ile lise mezunlarında görülürken, en düşük fark yüzde 14,9 ile ilkokul ve altı mezunlarda kaydedildi. Bu durum, tüm eğitim seviyelerinde erkekler lehine bir ücret dengesizliği olduğunu ortaya koyuyor.
Yükseköğretim İstatistikleri verilerine göre, 2023-2024 öğretim yılında yükseköğretimde görev yapan profesörler arasında kadın oranı yüzde 34,6 olarak hesaplandı. Benzer şekilde, Dışişleri Bakanlığı verilerine göre 2024 yılında kadın büyükelçilerin oranı yüzde 26,9, erkek büyükelçilerin oranı ise yüzde 73,1 olarak gerçekleşti. Türkiye Büyük Millet Meclisi verilerine göre ise 2024 yılı sonu itibarıyla 593 milletvekilinin 118’i kadın, 475’i erkek oldu. Yönetici pozisyonlarındaki cinsiyet dengesizliği de dikkat çekici bir başka nokta. Hane halkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre, 2023 yılında üst ve orta düzey yönetici pozisyonlarındaki kadın oranı yalnızca yüzde 20,6’da kaldı. Borsa İstanbul’da işlem gören en büyük 50 şirketin (BİST 50) yönetim kurullarında ise kadın üye oranı 2024 yılında yüzde 19,4 olarak belirlendi.
Kadınların iş gücüne katılımındaki düşük oran ve cinsiyetler arası gelir farkı göz önüne alındığında, kadın girişimciliği hem bireysel ekonomik bağımsızlık hem de toplumsal kalkınma açısından kritik bir alan olarak öne çıkıyor. Ancak, kadınların girişimcilik ekosistemine dahil olması yalnızca eğitim ve iş gücüne katılımla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda finansmana erişim gibi önemli engellerle de karşılaşıyorlar. Bu noktada, kadın girişimciliği büyük bir ekonomik potansiyel taşımasına rağmen, kadınların finansman kaynaklarına erişimde ciddi sıkıntılar yaşadığı biliniyor. Türkiye’de kadın girişimcilerin oranı yaklaşık %17 civarında seyrediyor.Ancak kadınların krediye erişimi, teminat gösterebilme kapasitesi ve yatırımcı desteği bulma süreçleri erkek girişimcilere kıyasla çok daha zorlu ilerliyor. Bu noktada devlet destekleri ve bankaların kadın girişimcilere yönelik sunduğu özel kredi paketleri önemli olsa da yeterli olamıyor. Türkiye’de kadınların yatırım yapma konusundaki çekincelerinin en büyük nedenlerinden biri finansal okuryazarlık seviyelerinin düşük olması ayrıca kadınların büyük bir kısmı, tasarruflarını değerlendirme konusunda geleneksel yöntemleri tercih ediyor ve yatırım yapma konusundaki bilgi eksiklikleri nedeniyle sermaye piyasalarına yönelmekten çekiniyor.
Kadınların ekonomik hayata daha aktif katılımını sağlamak için hem kamu hem özel sektör tarafından daha kapsayıcı politikalar geliştirilmesi gerekiyor. Bu doğrultuda, çalışma koşullarının iyileştirilmesi büyük önem taşıyor. Esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılması, uzaktan çalışma imkanlarının artırılması ve doğum izinlerinin genişletilmesi gibi düzenlemeler, kadınların iş gücüne daha kolay entegre olmasını sağlayabilir. Bunun yanı sıra, kadın girişimciliğinin desteklenmesi de kritik bir konu olarak ilk sıralarda yerini alıyor. Kadın girişimciler için özel teşviklerin sunulması, düşük faizli kredi imkanlarının artırılması ve mentorluk programlarının yaygınlaştırılması, kadınların iş dünyasında daha güçlü bir yer edinmelerine katkıda bulunacaktır. Ancak finansal destek tek başına yeterli değildir; kadınların yatırım ve tasarruf konularında bilinçlenmesi için finansal okuryazarlık eğitimlerine de ağırlık verilmelidir.
Özellikle üst yönetimde kadın temsilinin artırılması, iş dünyasında cinsiyet eşitliğini sağlamak adına önemli bir adım olacaktır. Şirketlerin yönetim kadrolarında daha fazla kadın yer almasını teşvik edecek politikalar benimsenmeli ve somut adımlar atılmalıdır. Öte yandan, kadınların iş gücüne katılımının önündeki en büyük engellerden biri olan çocuk bakımı konusunda da çözümler üretilmelidir. Kreş ve bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi, kadınların çalışma hayatına daha güçlü bir şekilde dahil olmasına olanak tanıyacaktır.
Sonuç olarak, kadınların ekonomiye daha fazla katılımı, sadece sosyal bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir. Kadın istihdamını artırmak, girişimciliği desteklemek ve finansal bağımsızlığı güçlendirmek, Türkiye’nin ekonomik geleceği için oldukça elzem adımlardır. Bu noktada hem kamunun hem de özel sektörün ortak çabasıyla daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir ekonomik model inşa etmek ise gayet mümkündür.
Bu vesile ile; Ekonomiye, üretime, emeğe ve hayata değer katan tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun! Kadınların iş gücüne daha fazla katıldığı, eşit fırsatlara sahip olduğu ve hak ettiği değeri gördüğü bir dünya dileğiyle…
Ekonomik veri takvimi
10Mart 2025, PazartesiJaponya Cari İşlemler Dengesi
10Mart 2025, PazartesiAlmanyaDış Ticaret Dengesi
10Mart 2025, Pazartesi Almanya Sanayi Üretimi
10Mart 2025, PazartesiTürkiye Sanayi Üretimi
12 Mart 2025, Çarşamba Türkiye Cari İşlemler Dengesi
12 Mart 2025, Çarşamba OECD İşsizlik Oranı
12 Mart 2025, Çarşamba ABD TÜFE(Aylık-Yıllık)
13 Mart 2025, Perşembe Euro Bölgesi Sanayi Üretimi
13 Mart 2025, PerşembeABD ÜFE(Aylık-Yıllık)
14Mart 2025, Cuma İngiltere GSYH (Aylık-Yıllık)
14Mart 2025, Cuma Almanya TÜFE(Aylık-Yıllık)
14Mart 2025, CumaİngiltereSanayi Üretimi
14Mart 2025, CumaAlmanyaCari İşlemler Dengesi
Ekonomi ve finans sözlüğü
Cinsiyetler arası ücret veya kazanç farkı: Erkek ve kadın arasındaki ücret veya kazanç farkının erkek ücret veya kazancına yüzdesel oranı olarak tanımlanmaktadır.
Para ve banka istatistikleri: Merkez bankası ve bankaların para, mevduat ve diğer parasal yükümlülüklerini, bu kurumlar tarafından kullandırılan kredileri ve yurt dışı ile olan pozisyonlarını gösteren veridir (TCMB).
Hale Tok Savaşer
İletişim: hale.tok@finansalpusula.com
+ Hiç yorum yok
Sen ekle